İki binli yılların ortalarında BBC’de çıkan bir haber, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti televizyonunda yayınlanan bir programın erkeklere “doğru saç traşı” konusunda öğütte bulunduğunu söylüyordu. Habere göre, KDHC devlet televizyonu belirli saç modellerini özendiriyor, çok uzun ya da çok kısa saçın makbul vatandaşlıkla uyuşmadığını söylüyordu. Bu uygulama, Batıda KDHC’ni küçümsemek için kullanılan sayısız argümandan biri oldu.
KDHC ile alay edenlerin atladığı nokta, böylesi “zorbalıkların” sosyalist yönetimlere, ya da en azından KDHC’ne özgü olmadığı idi. “Kore kalkınma mucizesinin” mimarı olarak gösterilen Park Çung-hi döneminde benzer bir uygulama Güney Kore’de de yapılmıştı. 1971 yılında çangbeil tensoug (uzun saç tedbirleri) adı verilen uygulama ile resmi görevliler, Seul sokaklarında genç erkeklerin saçlarının boyunu ölçmeye başladılar. Hükümet daha sonra bu uygulamayı töphe munga tensoug yani “dejenere kültür tedbirleri” ismi ile tüm alanlara yaydı. Kadınların etek boylarından, klüplerde çalınan şarkılara kadar herşey denetlendi. Pek çok şarkı ve film “dejenere” bulundukları için yasaklandı.
Bu örnekler, Kore toplumunun kendine özgü “sertliği” sebebi ile fazlaca Doğulu bulunabilir. Fransa’dan bir olaya bakalım. Fransız Ulusal Meclisinin 28 Şubat 1950 tarihli oturumunda Fransız Komünist Partisi milletvekillerinden biri ile sağlık bakanı arasında şu konuşma geçti:
MV: Sayın Bakan, Paris’in bulvarlarında Coca Cola adında bir içecek satıyorlar
Bakan: Biliyorum
MV: Vahim olan, bunu bildiğiniz halde hiçbir şey yapmamanızdır
Bakan: Şu anda harekete geçmek için bir sebep göremiyorum
MV: Bu tek başına bir ekonomi sorunu değil, hatta sadece bir halk sağlığı sorunu da değil. Bu aynı zamanda politik bir sorundur. Siyasi sebeplerle Fransız kadınlarını ve Fransız erkeklerini zehirlemelerine izin verecek misiniz, bunu bilmek istiyoruz.
O gün meclis, Coca Cola’yı yasaklama teklifini reddetti, ancak hükümete, zararlı olduğu tespit edildiği taktirde Coca Cola’yı yasaklama yetkisi verdi.
1950’li yıllarda Fransa’da yaşanan Coca Cola’ya karşı mücadelenin en önünde komünistler olsa da Fransız İçecek Üreticileri birliği başta olmak üzere pek çok örgüt, gazeteciler, entelektüeller ve bürokrasi, “Coca Cola’nın Fransızları zehirlememesi için” seferber olmuş, Coca-kolonizasyon diye bir sözcük bile türetilmişti. Marshall Planı ile sunulan ekonomik fırsatlar olmasa Coca Cola Fransa’ya giremeyecekti.

Milli kültürün korunması
Bugün bize pek tuhaf, zorlama, hatta saçma görünen bu yaklaşımlar -öyle ya devlet neden vatandaşlarının saçına başına, dinlediği müziğe, yiyip içtiğine karışsın?- aslında gündelik yaşantımızı aşan bir olguya, kültüre dair hamlelerdir.
…
Bir cevap yazın