Görsel bir eğlence, eskilerin tabiri ile bir ‘temaşa’ olarak Netflix, artık orta sınıf hayatının bir gerçeği. Ancak tüm kültür öğeleri gibi Netflix de salt eğlence olmanın ötesinde kimi anlamlar taşıyor. Bu yazıda yeni tür bir eğlence medyası olarak Netflix’i anlamaya ve onun, kültür emperyalizminin bir aracı olarak potansiyelini tartışmaya çalışacağız.

NETFLIX EMPERYALİZMİN BİR ARACI MIDIR?
Bu cümleden hareketle akla ilk gelen soru, Netflix’in kültür emperyalizminin bir aracı olup olmadığıdır.
Kültür emperyalizmini, ekonomik ve siyasi emperyalizm ile beraber emperyalizmin üç ana kolundan biri olarak ele alabiliriz. Bu alanda bugüne dek yürütülen çalışmalar, kültür emperyalizmini genelde diğer ikisinin bir sonucu olarak ele aldılar. Bu bakış, kültür emperyalizminin çıkış noktasını açıklamakla beraber, bugünkü durumu anlamamızda yetersiz kalacaktır. Coğrafi keşifler ve sömürgecilik dönemi Batılı beyaz adamın kendisinden daha “geri” olan “öteki” ile tanışma dönemidir. Daha en baştan bir tarafın teknolojik üstünlüğü ile kurulan ilişkinin kültür alanında da aynı hegemonyayı üretmesi kaçınılmazdır.
Globalleşme ve yeni sömürgecilik döneminde ise her anlamda daha karmaşık ilişkiler söz konusudur. Bugün ekonomik, siyasi ve kültürel emperyalizm çok daha gelişkin bir yapıya sahiptir. Birinin diğerinin bir sonucu olduğunu varsaymak bizi yanıltabilir. Gerçekte iç içe geçmiş ve sürekli olarak birbirini besleyen bir ilişkiler kümesi söz konusudur, bu üç ana kolun her biri, diğerinin hem sebebi hem sonucudur. Belirli bir zaman diliminde belirli bir bölgeye ya da dünyanın tamamına etkileri birbirinden farklı dinamiklere dayanabilir. Örneğin günümüzde Batı’nın ekonomik ve siyasi hegemonyasında görülen nispi gerilemenin kültür alanına aynı biçimde yansıdığı söylenemez. Bugün özellikle gündelik yaşamı şekillendiren kültürel kodlar hala Batı referanslıdır ve Batı’nın ekonomik hegemonyası tam olarak bitse bile uzunca bir süre daha böyle olmaya devam edecek, ekonomik ve siyasi hegemonyanın yeniden tesisi çabalarında kilit bir rol oynayacaktır. Kültür emperyalizmi, emperyalist ilişkinin sürdürülebilirliği için gereklidir ve emperyalizmin ayrılmaz bir parçasıdır (mütemmim cüzüdür).
Edward Said, emperyalist ilişkinin kültüre yansımalarını inceleyerek başladığı “Culture and Imperialism” adlı çalışmasında kültür emperyalizmine dair hayli tatmin edici bir sonuca ulaşır. Said’e göre kültür emperyalizmi iç içe geçmiş iki süreçten oluşur: bir ülkenin diğer ülke üzerindeki kültürel tahakkümü ve onun kültür yapısı/kültürel gelişimi içindeki varlık alanını genişletmesi. Emperyalist gücün bir ülkenin kültür yapısına müdahalesinin, onun “içinde yayılma/genişleme” olarak nitelenmesi önemlidir. Ekonomik ve siyasi emperyalizm bazen bir uluslararası anlaşma metni kadar basit bir zemine dayanabilirken kültür alanındaki emperyalist ilişki genellikle ilk bakışta anlaşılamayan karmaşık bir sürece dayanır. Tüm Dünyada Batı emperyalizmine karşı direnmeye çalışanların sık sık “basit konuları abartmakla” suçlanmalarının temel sebebi de budur. “Bir filmden, bir bilgisayar oyunundan, basit bir kültürel paylaşım programından ne zarar gelebilir ki” düşüncesi, aslında kültür ürünlerindeki emperyalist tahakküm kudretinin/potansiyelinin ilk bakışta anlaşılamaması ile ilgilidir.
Bunun için Said, aynı kitaptaki direniş ve muhalefet tartışmasını “iki taraf vardır” başlığı ile açar, detaylı metin analizleri ile kültür alanında, Batılılar ve Batılı olmayanlar şeklinde iki tarafın varlığını tespit eder, direnişin imkanlarını düşünebilmek için öncelikle bu sadeleştirmenin gerekliliğinin altını çizer.
Said’in yaklaşımı, bugün bizim gördüğümüz manzara ile uyumludur. İşleyiş mekanizmaları değişse de sömürgecilik döneminden bugüne emperyalist kültür aygıtlarının işlevi kabaca aynıdır. Emperyalist gücün kültür alanında tesis ettiği her ilişki, şu ya da bu biçimde emperyalizmin konusudur. Doğu’nun Batı ile (ya da Güney’in Kuzey ile) her teması bu güç karşılaşmasına dair bir gerilim taşır. Televizyon, sinema, edebiyat, sanat vb. tüm kültür alanları emperyalist ilişkinin aktif bir parçası olma potansiyeli taşırlar. Netflix gibi yeni medyalar da buna dahildir.
Baştaki soruya dönecek olursak, evet, Netflix kültür emperyalizminin bir aracıdır ve Batı kültürünün yayılmacılığına dair bir potansiyeli temsil eder. Bu potansiyel, Doğuya yönelik kültürel bir tehdit anlamına gelir. İrdelenmesi ve boyutlarının anlaşılmasının gerekliliği buradan ileri gelmektedir.
….
Bir cevap yazın